Anitchka Despenic Suçlu
Mesaj Sayısı : 54 Kayıt tarihi : 22/03/13 Milliyet : Slav Doğum Yeri : Slovenya Yaşadığı Yer : Doğu Almanya
| Konu: Mindestens Sie versucht Cuma Mart 29, 2013 2:55 pm | |
| x Anitchka Despenic x Tobias Hempstead - Wright | |
|
Anitchka Despenic Suçlu
Mesaj Sayısı : 54 Kayıt tarihi : 22/03/13 Milliyet : Slav Doğum Yeri : Slovenya Yaşadığı Yer : Doğu Almanya
| Konu: Geri: Mindestens Sie versucht Cuma Mart 29, 2013 3:10 pm | |
| - Spoiler:
cümlelerim vogue'tan fırlama allah belamı ne zaman vericek hiç bilmiyorum. seviyorum bu arada seni merve, canımsın ehe Parmak uçlarında, toprak rengi topuklu çizmelerininin tıkırtılarını ofisteki gürültünün bastırmasını umarak odasına yöneldi genç kadın. Yumuşak kahve tonlarındaki beresiyle normal şartlarda omuzlarına dökülen bal rengi buklelerini toparlamış, turkuaz gözlerini de siyah camlı gözlüklerle kamufle etmeye çalışmıştı. Fakat Tobias'ın elini omzunda hissetmesiyle Decades vitrinlerinden fırlamış kıyafet ve aksesuarlarının kimliğini gizlemeye yetmediğini anladı.
¨Odama geliyorsun. Çabuk.¨ diyerek odasına sürükledi Anitchka'yı.
¨"Tebrik ederim Bayan Despenic, harika bir iş çıkardınız. Görevinizi harfiyen yerine getirdiniz. NE YAPTIĞINI SANIYORSUN SEN TANRI AŞKINA?"
¨Evet kurallar dışına çıkmış olabilirim. Ama evine gitmeseydim hiç bir şey öğrenemeyecektim. Önemli olan öğrenmek değil miydi?¨
"Önemli olan öğrenmekmiş, sevsinler! Ne kadar zekisin sen öyle ya, biz bunu koca teşkilat hiç düşünemedik anasını satayım. Biz de burada durmuş niye hiçbir görevi tamamlayamıyoruz diyorduk. Meğer Anitchka hanım ve engin ajanlık bilgileri olmadığı içinmiş! Sen geldin ya, her şey tamam oldu."
Anitchka yaklaştı ve devam etti: ¨Hadi ama, bir şey olmadı işte.¨
"Sen bir yemin ettin. Kurallara uymak zorundasın. Burada herkes kurallara uyar, anlamakta güçlük çekiyor olmalısın Anitchka. Görevi harfiyen yerine getireceğine dair yemin ettin, ve ben de sana güvendim. Ah tabii, salaklık bende. Daha dün bilmemkaç lanet olası suçtan aranan bir kadına güvenecek kadar safım ben. Ama bana iyi bir ders verdin. Bundan sonra tek başına asla göreve gidemeyeceksin anladın mı beni? CEVAP BEKLİYORUM."
¨HAYIR. Beni buraya çağıran sizsiniz. O zaman istediğimi yapmak zorundasınız. Benim kendi yöntemlerim var, ayrıca sen bana güvenmezsen, beni tek başıma göreve dahi göndermeyeceksen, bu iş olmaz.¨
"Her şeyi berbat etmene izin vermem, bunu aklına sok. Ben nefes aldığım sürece sen bu teşkilatı mahvedemeyeceksin. Öyle bir dize getireceğim ki seni-" Duraklamıştı.
"Öyle bir hizaya sokacağım ki, bu teşkilat için yatıp kalkacaksın. Sen de en az buradakiler kadar sadık olacaksın."
¨Sizin için çalışıyorum, sizin yönetiminizin altında değil. Ben istemediğim sürece sen beni hizaya getiremezsin - ki gelmeyi de istemiyorum zaten. BANA. SESİNİ. YÜKSELTME.¨
Anitchka şu an bir ajan, daha önce de aylarca aranmış bir suçlu olabilirdi. Fakat her şeyden önce dengesiz bir kadındı ve sinirleri oynamıştı. | |
|
Tobias Hempstead- Wright İstihbarat Teşkilatı
Mesaj Sayısı : 12 Kayıt tarihi : 22/03/13 Milliyet : Alman Doğum Yeri : Doğu Berlin, Almanya Yaşadığı Yer : Hildenstern
| Konu: Geri: Mindestens Sie versucht Cuma Mart 29, 2013 3:11 pm | |
| [justify]Her yudum alışında titremesine neden olan en az çehresi kadar sert kahvesinden bir yudum daha aldı. Uyumayalı ne kadar olduğunu hesaplayamayacak kadar uykusuzdu; zerre güvenmediği kadın göreve gittiğinden beri içini bir şeyler kemiriyor, bu düşüncelerden kaçmak için kendine gereksiz -müsvedde kağıtlarından kayık yapmak gibi- uğraşlar bulurken yine de bir şekilde şüphelerinin ona avlamasına izin veriyordu. Anitchka'nın anlaşmaya uymadığını duyduğunda ise hiç şaşırmadı, bile bile lades dedikleri bu olmalıydı. Daha en başından, kadınla ilk buluşmalarından biliyordu tam bir baş belası olduğunu; buna rağmen hayır diyememişti ona görevi istediğinde. Aslında ona değil, gözlerine hayır diyememişti; genç kadının delici bakışları belirdi yine gözünün önünde. Lanet olsun. Nasıl da çıldırtıyordu onu, nasıl da hiç istemediği şeyleri hissettiriyordu ona. Keşke hiç tanımasaydı kadını, hiç zihnine kazımasaydı okyanus gözlerini. Her olan biteni görebildiği camından ofisi gözlüyordu bir yandan da; aklı hep kadındaydı ama bazen bir rüyadan uyanır gibi olup irkiliyor, birkaç saniyeliğine de olsa kendine gelip ofisi denetliyordu gri harelerle süslü gözleriyle. Etrafta koşuşturan teşkilat üyelerini izledi bir süre. Ah be Tobias, sen de böyle değil miydin bir zamanlar? Tek aşkın görevin değil miydi? Neden Anitchka'nın gelip her şeyi mahvetmesine göz yumdun, neden? Canını yakan bu sorgu sualden kurtulmak isterken, onu gördü. Siyah camlı gözlükleri ve özenle şekillendirilmiş altın saçlarını altında topladığı beresiyle kendini gizlemeye çabalıyordu aklı sıra. Gerçekten mi Anitchka? Ne kadar da zekice. Yaptıkları yetmezmiş gibi bir de onu aptal yerine koyması Tobias'ı iyice sinirlendirmişti; bu kız neyine güveniyordu böyle? Bir hışımla odasından çıktı, kapıyı çarpışıyla masasındaki bir tomar kağıt odanın etrafına beyaz güvercinlerin uçuşunu andıran bir armoniyle saçıldı. Dudağını yemeye başlamıştı, kendini kontrol edemeyecek kadar sinirli olduğunda dudağını yerdi. Ama şuan buna dikkat edemeyecek kadar konsantre olmuştu; bütün öfkesini kusmak istedi kadına. Fakat bunun için asla gözlerine bakmaması gerekiyordu Anitchka'nın, çünkü gözleri gözlerine değince başka dünyalara yolculuk yapıyor gibi hissediyordu. Kadın hem sapladığı bıçağı döndürür gibi canını yakıyor, hem de tarif edilemez bir biçimde mutlu ediyordu onu. Nihayet ritmik bir biçimde topuk sesleri çıkararak yürüyen kadına yetişti ve elini omzuna koydu. Kendine doğru çevirdi Anitchka'yı, fakat gözlerine bakmıyordu hala; yere dikmişti kendi gözlerini. "Odama. Derhal." Sesindeki sertliği bir an bile bozmamış olmak rahatlatmıştı onu. Şayet en ufak bir zayıflık belirtisi gösterirse karşısındakine, yine süistimal edileceği su götürmez bir gerçekti. Ve şuanda bu Tobias'ın istediği son şeydi. Arkasına bir an bile bakmadan kendi odasına yürümeye başladı, arkasından gelen topuk sesleri Anitchka'nın onu takip ettiğini kanıtlıyordu zaten. Odasına girdi ve kapıyı açık bıraktı ardından, kadın da çok geçmeden odaya süzülüp kapıyı kapattı. "Tebrik ederim Bayan Despenic. Harika bir iş çıkardınız." Dedi tıslayarak. Gülüyordu, ama sinirden gülüyordu. Kıza duyduğu öfke damarlarında daha hızlı bir biçimde dolanmaya başlamıştı, hayır daha fazla kendini tutamayacaktı. "NE YAPTIĞINI SANIYORSUN SEN?" Kadının cevap vermesini beklemeyecekti çünkü bir sözde soru cümlesinden başka bir şey değildi bu. Ne yaptığını biliyor olamazdı herhalde, böyle aptalca bir işe kalkışmasının bir açıklaması olamazdı. Açıklamaya çalışsa daha komik duruma düşerdi zira. "Önemli olan öğrenmekmiş, sevsinler! Ne kadar zekisin sen öyle ya, biz bunu koca teşkilat hiç düşünemedik anasını satayım. Biz de burada durmuş niye hiçbir görevi tamamlayamıyoruz diyorduk. Meğer Anitchka hanım ve engin ajanlık bilgileri olmadığı içinmiş! Sen geldin ya, her şey tamam oldu." Yaklaştı kadına doğru. Yine de bakmıyordu gözlerine. "Sen bir yemin ettin. Kurallara uymak zorundasın. Burada herkes kurallara uyar, anlamakta güçlük çekiyor olmalısın Anitchka. Görevi harfiyen yerine getireceğine dair yemin ettin, ve ben de sana güvendim. Ah tabii, salaklık bende. Daha dün bilmemkaç lanet olası suçtan aranan bir kadına güvenecek kadar safım ben. Ama bana iyi bir ders verdin. Bundan sonra tek başına asla göreve gidemeyeceksin anladın mı beni? CEVAP BEKLİYORUM." Boynundaki damar neredeyse özerkliğini ilan edecekti. Dışarıdan muhtemelen bir canavarı andırıyordu ama umrunda mıydı sanki? Kan beynine sıçramışken Anitchka'yı ürkütmemek için şekilden şekile girecek hali yoktu ya. Kadının cevap vermesini beklerken nefes alış-verişini düzene sokmaya uğraşıyordu. Biraz soluklandıktan sonra bağırmaya devam edecekti. "HAYIR. Beni buraya çağıran sizsiniz. O zaman istediğimi yapmak zorundasınız. Benim kendi yöntemlerim var, ayrıca sen bana güvenmezsen, beni tek başıma göreve dahi göndermeyeceksen, bu iş olmaz." "Her şeyi berbat etmene izin vermem, bunu aklına sok. Ben nefes aldığım sürece sen bu teşkilatı mahvedemeyeceksin. Öyle bir dize getireceğim ki seni-" Durup düşündü. Fazla mı ileri gidiyordu? Yoo. Fazlasıyla centilmendi, gönül rahatlığıyla devam edebilirdi. Derin bir iç geçirdi, boğazını temizleyip daha derinden bir sesle konuşmaya başladı yeniden. "Öyle bir hizaya sokacağım ki, bu teşkilat için yatıp kalkacaksın. Sen de en az buradakiler kadar sadık olacaksın." Sözlerini bitirdikten sonra kızın gözlerine bakma gibi bir hataya düşüverdi. Bitmişti işte. Ne otoritesi kalmıştı kızın karşısında, ne de öfkesi. Yüzüne bakınca bitmişti, gitmişti her şey. Bambaşka şeyler hissediyordu, daha önce hiç hissetmediği şeyler. Aşık olmanın nasıl bir zayıflık olduğunu düşünürdü hep, gülerdi aşık oldum diyenlere. Büyük konuşmamak gerektiğini bu kadını tanıyınca öğrenmişti, öğrendiği binlerce şey gibi. Ama sadece aşk değildi, hislerine şefkat de bulanmıştı fazlasıyla ki bu daha da kötüydü. Aslında binlerce duyguyu birden hissediyordu, öğreniyordu. Yürümeyi yeni öğrenmiş çocuklar gibi düşüp kalkıyor ve öğreniyordu. Kadına iyice yaklaşmıştı artık. Bakmaya doyamadığı kadının yüzünü ezberlemek ister gibi dikkatlice gezdiriyordu gözlerini çehresinde. Dudaklarına sıra gelince duraksadı, evet bakması güzeldi ama bakmak yetmiyordu işte aşık olunca. Ait olma duygusu bütün vücudunu sarınca, dokunmak istedi kadına. Hem dokunmak istiyor, hem ürküyordu. O kadar olağanüstü bir güzelliğe sahipti ki Anitchka, sanki dokununca birden yok olacak gibi kırılgan görünüyordu. Nefes alış verişleri hızlanmıştı, dudaklarına yaklaştırdı kendi dudaklarını. Duraksadı birden, geri çekilmek istiyor ama karşı koyamıyordu. Hayır Tobias, bu kadını öpemezsin. Öperaen, işte o zaman her şey biter.
| |
|