V I V I S E C T I O N | 1 9 9 2
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Désordre

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Léa Broussard
Üniversite Öğrencisi
Üniversite Öğrencisi
Léa Broussard


Mesaj Sayısı : 50
Kayıt tarihi : 22/03/13
Milliyet : İrlandalı
Doğum Yeri : Doğu İrlanda
Yaşadığı Yer : Hildenstern

Désordre Empty
MesajKonu: Désordre   Désordre EmptyC.tesi Mart 30, 2013 3:39 am

Désordre LTjWEP1

Spoiler:


En son Léa Broussard tarafından C.tesi Mart 30, 2013 3:50 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Léa Broussard
Üniversite Öğrencisi
Üniversite Öğrencisi
Léa Broussard


Mesaj Sayısı : 50
Kayıt tarihi : 22/03/13
Milliyet : İrlandalı
Doğum Yeri : Doğu İrlanda
Yaşadığı Yer : Hildenstern

Désordre Empty
MesajKonu: Geri: Désordre   Désordre EmptyC.tesi Mart 30, 2013 3:46 am

Dudağını ısırarak etrafını kolaçan etti yeniden, etrafta kimse olmadığından emin olması şarttı. Yemeğini yemişti ve artık onları çıkarma vaktiydi. Aynada kendini süzdü şöyle bir. Son zamanlarda iyice kilo almıştı ve bu halinden nefret ediyordu. Ona çok zayıf olduğunu söyleyenlerden de nefret ediyordu. Şişkoydu işte. Hala lisedeki o şişko ve çirkin Léa'ydı. Çok uğraşıyordu değişmek için ama değişemiyordu. Dışarıdan nasıl göründüğü değildi sorun, o hala lisedeki ezik kız gibi hissediyordu kendini. Çünkü ona asla özel olduğunu hissettiren biri olmamıştı hayatta, daha doğrusu çevresindeki hiç kimse Léa'nın tek istediğinin sadece biraz ilgi olduğunu görememişti bugüne kadar. Kendiyle barışık insanlar, özendiği tek şeydi. Belki de incecik, uzun bacaklı, sarışın ve kadınsı hatlara sahip olsaydı zaten kendine güveni tam olurdu diğerleri gibi. Ama tam aksine o kumral pırasa saçlı, karikatürlerden fırlamış gibi duran büyük mavi gözlü ve yanaklarında birer çukuru andıran çirkin gamzelere sahip bir kızdı. Üstüne üstlük şişmandı. Bir anlığına da olsa beynini kurcalayan bu fikirleri bir kenara bırakıp buram buram çamaşır suyu kokan tuvaletten içeri girdi, kapı aralık kalmıştı. Arkasını dönüp kapıya baktı; aman canım. Kim görecekti ki?

"Tanrım. Gerçekten çok kilo almışım."

Dedi her kelimesi hayal kırıklığıyla dolu bir sesle. Üstündeki siyah deri ceketi alelacele çıkarıp lavabonun yanına fırlattı ve bavulu andıran tıka basa dolu süet çantasından diş fırçasını aramaya başladı. Dizini hafifçe kırmış ve çantayı üstüne koyarak destek yapmıştı. Neredeydi bu lanet şey?

"Aha! İşte buradasın."

Dedi zafer kazanmış gibi bir surat ifadesi takınmıştı. Tıpkı gözleri gibi mavi saplı diş fırçasının fırça kısmından sıkıca tuttu sağ eliyle, sol eliyle de ince telli saçlarını tutuyordu. Boğazına soktu fırçayı, hayır olmadı. Liseden beri hemen hemen her gün kusuyordu fakat hala ilk seferde hedefi tutturamıyordu işte. Bunu beceriksizliğine veriyordu. Derin bir nefes aldı ve kendinden emin bir edayla diş fırçasını yeniden ağzına doğru götürdü. Tam nokta atışı yapmaya hazırlanırken bir sesle irkildi;

"Ne yapıyorsun sen?"

Diş fırçası serbest bıraktığı elinden düştü ve yuvarlandı. Bu bir erkek sesiydi, ne işi vardı kızlar tuvaletinde? Hızlıca arkasını döndü ve o suratla karşılaştı yeniden. Görmeyi en son isteyeceği ve evet, görmeyi asla tahmin etmeyeceği biri karşısındaydı; William. Dehşete düşmüştü, panik ve endişe bütün vücudunu bir toz bulutu gibi kaplamıştı. Gözbebekleri büyüdü, minik ağzı yavaşça açıldı. Ne açıklama yapacaktı ki şimdi bu adama? Gerizekalı herif. Pire gibi her yerden çıkıyordu işte, yine en olmaması gereken yerde karşı karşıyalardı. Bir kabustan uyanmak ister gibi gözlerini kırpıştırdı, fakat ne yazık ki adam capcanlı dikilmişti karşısında. Öyle bir pozisyonda görmüştü ki William onu, ne söylerse söylesin bir anlamı olmayacaktı. Açıklama yapmaktan çabucak vazgeçti; dikkati başka yöne çekmeye çalışacaktı. Belki de başarılı olurdu, kim bilir?

"Asıl siz ne yapıyorsunuz burada, kızlar tuvaletine pat diye giremezsiniz Bay Blackburn. Sanırım stajda bunu öğretmiyorlar?"

Dedi tek kaşını kaldırarak, yakalandığı yetmiyormuş gibi ukala bir tavır takınması kendinden nefret etmesine yetiyordu da artıyordu. Ama başka seçeneği var mıydı ki? Adamın onun hakkında ne düşündüğü zerre kadar umrunda değildi aslında, peki neden bu kadar panik olmuştu? Niye açıklama yapma gereği duydu? Anlayamıyordu. Bildiği tek bir şey vardı o da şuanda gerçekten bir kara deliğe doğru sürükleniyordu, muhtemelen William o çok mühim asistanlık görevinin verdiği sorumluluk duygusuyla rehberliğe falan haber verecekti. Ya da bilmiyordu; ama adam ona hiç de iyi gözlerle bakmıyordu. William'ın bakışlarından iyice rahatsız olan Léa kafasını öne eğdi, biraz da suçluluğun verdiği ağırlıkla birlikte.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
William Blackburn
Üniversite Profesörü Asistanı
Üniversite Profesörü Asistanı
William Blackburn


Mesaj Sayısı : 5
Kayıt tarihi : 22/03/13

Désordre Empty
MesajKonu: Geri: Désordre   Désordre EmptyPaz Mart 31, 2013 2:25 am

Belki öğrencilerin gürültüleri olsaydı, bastırırdı koridordan dahi duyulan öğürme seslerini. Fakat okul neredeyse bomboştu ve öğürme seslerini bastıracak en ufak bir gürültü yoktu. Derin bir nefes aldı ve yürümeye devam etti.

İçi rahat değildi.

Sessiz adımlarla tuvalet kapısına döndü. Kapıyı yavaşça açtı. Ve kapıyı açarken çıkan o gıcırtı... Kesinlikle sinir bozucuydu. Kızlar tuvaletine giriyor olmak yeteri kadar kötüydü, elinde bir diş fırçasıyla kusmaya çalışan genç bir kadınsa yorucu bir günün ardından muhtemelen görmek isteyeceği en son şey olurdu. Fakat yardım etmesi gereken bir durum söz konusu olabilirdi - ki, normalde bu tür durumlarda ıslık çalarak yoluna devam ederdi.

Yavaşça ilerlemeye devam etti. Hayır, hayır, hayır. Tam da tahmin ettiği şey... Kumral bir genç kız kucağında süet çantasını, ellerindeyse diş fırçasını tutmuş, kusmaya çalışıyordu. Kötü olan şeyse, William'ın bu yüzü tanıyor olmasıydı.
"Ne yapıyorsun sen?"

William'ın sesiyle birlikte, diş fırçası güzel kadının ince parmakları arasından kaydı ve yere düştü.
Genç adamın gözleri ise Lea'nın çehresine kenetlenmişti. Anlamıyordu, anlayamıyordu. Bebek mavisi, iri gözleri, ince telli kumral saçları, bembeyaz dişleri, çok güzel dudakları ve porseleni andıran bir cildi vardı. Neden hala zayıflamaya çalışıyordu? Neden hala kendini kilolu buluyordu? Daha da kötüsü neden kendine olan güveni bu kadar azdı? Evet, uzun zamandır tanımıyordu onu. Lakin gözlemleri Lea'nın kendini çirkin bulduğunu ve güvenmediğini anlaması için yeterliydi.
"Asıl siz ne yapıyorsunuz burada, kızlar tuvaletine pat diye giremezsiniz Bay Blackburn. Sanırım stajda bunu öğretmiyorlar?"

Evet, aslında bu stajda öğretmedikleri bir şeydi. Ancak bu genç kızın yaptığı şeyin iyi olmadığı gerçeğini değiştirmiyordu.
Tek kaşını ukala bir tavırla yukarı kaldırdı Lea, fakat sonra William'ın kızgın bakışlarının da etkisiyle gözlerini yere doğru çevirdi. William bu görüntüden nefret ediyordu, üzgün ve güzel bir kadına kim dayanabilirdi ki?

Ayağıyla diş fırçasını kenara itti. Lea'yı kollarından tutarak kaldırdı. İki dakika önce ateş fışkıran bakışlarından şimdi eser yoktu. Hemen ardından Lea'yı kendine doğru çevirdi ve söylemesi pek gerekli olmayan şeyi söyledi:
¨Bunu yapmanın bedenin için iyi bir şey olmadığını biliyorsundur umarım?¨

Spoiler:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Léa Broussard
Üniversite Öğrencisi
Üniversite Öğrencisi
Léa Broussard


Mesaj Sayısı : 50
Kayıt tarihi : 22/03/13
Milliyet : İrlandalı
Doğum Yeri : Doğu İrlanda
Yaşadığı Yer : Hildenstern

Désordre Empty
MesajKonu: Geri: Désordre   Désordre EmptyCuma Nis. 26, 2013 7:01 am

"Bunun bedenin için iyi bir şey olmadığını biliyorsundur umarım?"

Kafası hala öndeydi. Ne cevap verilirdi ki bu soruya? "Oldu canım, bir daha yapmam. Hadi iyi günler." diyecek hali yoktu. Küstahlık edecek yüzü de yoktu, yaptığı şey yeterince utanç vericiyken bir de bilmiş bilmiş cevap verirse iyice rezil ederdi kendini. Gözleri doldu, ama malesef gerçekten ağlamıyordu; tamamen karşısındakini kandırmaktı amacı. Belki de kendiyle ilgili en çok sevdiği özelliği buydu, gereken durumlarda ağlama taklidinden tutun her türlü numarayı yapabiliyordu ve insanlar bunu yutuyordu, yani çoğu zaman. Adamın numarayı yemesi için dua ediyordu içinden. Nihayet kafasını kaldırdı ve yavru köpek bakışlarıyla adama döndü, gözlerini kırpıştırarak. Ne var ki adamın surat ifadesinde en ufak bir değişiklik yoktu, hala aval aval Léa'ya bakıyordu."Lanet herif, beklediğimden de zeki çıktın." dedi içinden. Neyse ki maç henüz bitmemişti ve Léa'nın nakavt olmaya hiç mi hiç niyeti yoktu.

"Özür dilerim, gerçekten.."

dedi boğuk bir sesle. Üzgün olduğu falan yoktu tabii, ama yalan söyleme konusunda hiç de fena sayılmazdı. Eğer adam kendisine yine inanmazsa onu 'yeni yalan makinesi' olarak piyasaya sürecekti. Gözlerini yine yere dikti.

"Lütfen bu aramızda bir sır olarak kalsın. Kimseye söylemeyin. Ailem bile bilmiyor."

dedi hıçkırıklarının arasından. Evet, bu yalan değildi. Léa'nın blumia olduğunu artık kendisi dışında biri daha biliyordu ve bu ne bir aile ferdi ne de yakın bir arkadaşıydı. En kötüsü de her derse girdiğinde dalga geçtiği asistana bundan böyle iyi davranmak zorunda olmasıydı. Hatta adamın ayak işlerini yapmaya hazırdı, gerekirse sabahları kahvesini bile hazır ederdi. Bu durumdan böyle ucuz kurtulamayacağını kendi de biliyordu çünkü, hiç kimse şantaj fırsatını kaçırmazdı.

"Ne isterseniz yaparım, lütfen Bay Blackburn."

Hadi ama, adama 'bay' bile demişti; peki neden hala hiçbir tepki vermiyordu? Bu durum kızın sinirlerini bozmaya başlamış olsa da sesini çıkaramazdı. Sinirden gözünün seğirdiği belli olmasın diye başını olabildiğince yere eğdi. Başını sırf bu yüzden yere eğmemişti aslında, adamla göz göze gelmek de sinirini bozuyordu. Tam olarak sinirini de bozmuyordu, sadece garip hissediyordu ve Léa bunu sorgulamayı gereksiz buluyordu. Adamın gözlerinde bir şey vardı ve bakmak istemiyordu sadece. Hayır, bu uzun süre birinin gözlerine baktıktan sonra duyulan gözleri kaçırma isteği gibi değildi. Aksine bakmak istiyordu ama baktığı zaman adamı dinleyemiyordu. William'ın derslerde bol bol bahsettiği o ters orantı gibiydi sanki; gözlerine bakınca adamı dinleyemiyor, bakmayınca dinleyebiliyordu. Kendine itiraf etmek istemediği şeyler yüzünden adamın 'kenafirliğine' yoruyordu bu durumu. Şuna bir baksanıza; dalgalı kahverengi saçları, kopkoyu renkte gözleri ve onların zıttı beyaz teni kesinlikle onun tipi değildi. Üstüne üstlük salaktı. Léa'nın hoşlandığı erkekler gibi yapılı değildi, hatta çelimsiz bile sayılabilirdi. Tamam, kendi de çok güzel sayılmazdı ama kesinlikle birlikte olacağı erkek bu olmamalıydı. Hem istese de birlikte olamazlardı ki, bu salak kariyerini tehlikeye atacak hiçbir şey yapmazdı. Dur bir dakika, neler diyordu? Kaşlarını çattı. Az önce karşısındaki adamla bir ilişki yaşamayı aklından geçirmişti ve kendisine inanamıyordu. Kafasını kaldırdı ve ağlamaktan -daha doğrusu yaş akıtmaktan- kızarmış gözlerini ovuşturdu, adamla yine göz teması kurmuyordu.

"Lütfen kimseye bir şey söylemeyin, lütfen."

dedi yalvarır bir sesle, sonra dayanamayıp adamın gözlerine baktı. Ne olduğunu bulmuştu işte, samimiyet vardı adamın gözlerinde. Yıllardır kimsede rastlamadığı türden hem de. Bunun hoşuna gidip gitmediğini bile anlayamıyordu ama kesinlikle samimiydi bakışları. Yutkundu kız, geriye dönüp çantasını toparlamaya başladı burnunu çekmeye devam ederek. Aklında hala adamın lanet gözleri vardı, işte bu yüzden nefret ediyordu göz göze gelmekten. Çünkü ne zaman bu gözlere baksa, saatlerce zihninde dolanıp duruyordu gözleri. Adam için bu durum gözlerini çeker çekmez bitiyordu ama Léa için saatlerce devam ediyordu. Hayır kimseye aşık olduğu falan yoktu. Sorun onda değildi, sorun adamın ta kendisindeydi.


Spoiler:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Désordre
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
V I V I S E C T I O N | 1 9 9 2 :: Avrupa :: Hildenstern :: Münchenklein-
Buraya geçin: